Günlerden bir gün, kurnaz tilkinin karnı acıkmış. Yiyecek bulmak için ormanda epeyce dolaştığı halde hiçbir şey bulamamış. Açlığını unutmak için biraz uyumak istemiş ama bir türlü uyuyamamış.
Bu arada, ormanın bir yerinde uçan karga, bir köylünün sofrasında büyük bir peynir topağı görmüş. Köylü, elini yıkamak için sofradan kalktığı sırada, karga, hızla sofranın başına inmiş. Koskoca bir peynir topağını kaptığı gibi havalanmış. Köylü, kargayı fark ettiğinde iş işten çoktan geçmişmiş. Karga, uçmuş uçmuş, bir pelit ağacına konmuş. Güzelim peynirleri şapur şupur midesine indirmeye başlamış. Açlıktan başı dönen tilki, ağzında koskoca bir topak peynir tutan kargayı görüvermiş. Ağzının suyu akarak, pelit ağacının altına yaklaşmış. Tatlı bir dille:
“Selam karga kardeş! Seni
gökte ararken ağaçta buldum. Bu ne tesadüf. Ben senin gibi kadife sesli birinden şarkı dinlemeyi hayal ederken; birden ormanın en güzel, en yumuşak sesli kuşu karşıma çıkıversin. Dostum, o güzel sesinle bana birkaç şarkı söyle de kulağımın pası gitsin; ormandakiler de böyle bir sesle mest olsun.” demiş.
Bu güzel sözleri duyan karganın gururla tüyleri kabarmış; “Tilki doğru söylüyor. Benim kadar kim güzel şarkı söyleyebilir ki?” diye düşünmüş. Sonra, güzel sesini tilkiye ve tüm ormana duyurabilmek için:
“Gaak! Gaak!” diye ötmeye başlamış. Başlamış ama ağzındaki bir top ak peynir yere düşüvermiş. Karga, bir anda yaptığı hatayı anlamış ama çoktan iş işten geçmiş. Güzelim peyniri tilki afiyetle yutuvermiş.