Masal masal içinde, gizli sırların perde ardında yankılanır. Şairin kaleminden doğan hikayelerde, gerçek ile hayal iç içe geçer. Kimin gücü daha büyükse, hep o haklıdır. Sözlerime kulak ver, bu büyülü masalın mistik dünyasında dolaşmaya hazır mısın?
Bir zamanlar, yeşilin en derin tonlarıyla süslenmiş bir vadide, masumiyetin temsilcisi bir kuzu yaşarmış. Rüzgarın narin dokunuşuyla saçları dalgalanan kuzu, pırıl pırıl bir dereden su içmeye gelirmiş her gün. Bu ışıltılı sular, içinde birer hazine barındırır, doğanın en saf armağanıdır.
Fakat, masumiyetin yanı başında karanlık bir gölge belirivermiş. Açlığın pençesine düşmüş bir kurt, sinsi adımlarla yaklaşmış suya doğru. Gözleri av arayışıyla parlayan kurt, kuzunun lezzetli bedenini hedeflemiş. Canı, bir avın tadını yakalamak için acıkmışça bağırıyormuş.
Kükreyen bir fırtına gibi yükselen kurdun öfkesi, vadinin sessizliğini yırtarcasına çınlamış. “Vay vay vay,” diye homurdanmış sinirle. “Sen kimsin de benim suyumu bulandırıyorsun? İşte şimdi sana göstereceğim!”
Masum kuzu, gözlerini yalvaran bir ifadeyle kurtun üzerine çevirmiş. “Aman efendim,” demiş titrek bir sesle. “Kızmayın bana, lütfen. Gözlerinizin içine bir bakın, benim masumluğumu göreceksiniz. Bulunduğum yerden suyunuzu nasıl bulandırabilirim ki? Üstelik, bir kez daha düşünün, siz benden yukarıdasınız. Eğer su bulanacaksa, siz bulandıracaksınız.”
Kurt, içindeki gerçeği bildiği halde kendi çıkarlarına uymayan gerçekleri bir kenara itmiş. Kuzucuğun üzerine hışımla atılmış. Kuzuyu tehdit ederken, sözlerindeki çelişkiyi bile hissetmiyor gibi davranmış.
“Bırak onu bunu,” diye gürlemiş kurt, canavarlığını tescilleyen bir ses tonuyla. “Suyu bulandırıyorsun, işte bu kadar basit. Ama hani, daha fazlası da var. Geçen yıl bana küfretmiştin, hatırlar mısın?”
Kuzu, masum gözlerini kurtun karanlık bakışlarına dikerek itiraz etmiş. “Efendim,” demiş titiz bir dille. “Ben geçen yıl yoktum ki. Bu yıl doğdum, inanın bana.”
Kurtun içi kaynamış, öfkesi doruğa çıkmış olmasına rağmen, neşesini belli etmemiş. “Sen değilsen, kardeşindir,” demiş kurt kurnazca. “Hani, ukala küçük kuzu, kardeşin beni küfretti diyeceksin.”
Kuzu, masumiyetin ışığıyla doğruyu göstermeye çalışmış. “Kardeşim yok ki küfretsin,” demiş sessizce.
Kurt ısrarla üzerine gelmiş, gerçekleri saptırmaya çalışmış. “Seninkilerden biridir mutlaka,” diye fısıldamış. “Benden daha iyi bileceksin. İşiniz gücünüz benimle uğraşmak. Çobanlarınız ve köpekleriniz, dilinden düşürmediği anlatmışlar bana. Sana ve senin gibilerine haddini bildirme zamanı geldi.”
Kurt, hırslarını tüm gücüyle sergilemiş. Kuzuyu yakalamış ve ormana doğru koşmuş. Kuzucuğun kahramanca direnişi gören olmamış, sessizce kaybolmuş bir daha.
Gecenin sessizliğinde, kuzu masalının ihtişamlı nefesini duymak mümkün. Onun masumluğu ve doğruluğu, masalların en derin köşelerinde hâlâ yankılanır. Bu hikaye, gerçek ile hayalin dansının gösterisi, masumiyetin sarsılmaz gücünü yansıtır. Kim daha güçlüyse, kim doğruları koruyorsa, o hep haklıdır. Ve böylece, masalların büyülü dünyasında, gerçekler masumların yanında yerini alır.