Bu gün sizlere çok güzel Prenses Masalları içerisinden bir tanesi olan Küçük Prenses Masalı nı derledik bu en sevilen çocuk masalını zevkle okuyacaksınız.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, uzak diyarlarda bulunan bir ülkenin başında tombol ve şirin olan bir kral varmış.
Kral’ın severek evlendiği güzeller güzeli olan kraliçesi ile birbirinden yiğit oniki erkek çocukları olmuş, hiç kızları olmadığından bir kızlarının olmasını çok istiyorlarmış.
Çocukları arasında ayrım yapmayan kral hepsini gözü gibi koruyor ve onları çok seviyormuş.
Kraliçenin kız çocuk isteği kralı ümitlendirmiş ve inşallah bu sefer eşim kadar güzel bir kızımız olur diye düşünürmüş.
Son günlerde kral bilinmeyen bazı sebeplerden biraz üzüntülüymüş, o gün kral, kraliçenin yanına giderek
-Güzel kraliçem her biri, bir aslan parçası olan 12 tane yakışıklı ve yiğit prensim olduğu için çok mutluyum lakin birde küçük bir prensesimiz olsaydı ne güzel olurdu demiş.
Kral kraliçenin yanından ayrıldıktan hemen sonra, kraliçe çocuklarının tecrübe kazanmaları ve birbirlerine bağlı olmaları için onlara bir oyun oynamaya karar vermiş.
En küçük olan çocuğunun yanına giderek onun saçlarını okşadıktan sonra bir masal kitabı eline alan anne oğluna önce kuş masalları okumuş, sonra da oğlunu öperek:
– Benim yiğit oğlum, sana anlattığım kuş masalın da olduğu gibi benim acım da çok büyük, sebebini de sorma çünkü sana söyleyemem, demiş
Annesinin sözleri üzerine endişelenen Küçük Prens, annesinden durumu öğrenmek için ısrarcı olmaya başlamış, kraliçe ağlayarak Küçük Prense:
– Eğer sizin bir kız kardeşiniz olursa babanız hepinizi zindana attıracak, demiş
Küçük Prens annesinin ağlamaklı haline ve işittiklerine çok üzülmüş, Annesine:
– Benim güzel annem! Ne olur sen kendini hiç üzme öyle bir şey olursa eğer biz başımızın çaresine bakarız sende iyi biliyorsun ki abilerimde hepsi birer yiğit, taşı sıkarsak suyunu çıkartırız, demiş.
Küçük Prensin cesur sözleri üzerine kraliçe yumuşamış ve ağlamayı bırakmış, gözyaşlarını sildikten sonra
-Evladım ağabeylerini buraya çağır ve hemen Sarayı terk edin, demiş.
Tüm çocukları yanına gelince onlara da durumu anlattıktan sonra onlara,
-Şehrin girişindeki ormanın içerisinde bulunan kulübede kalın ve her gün sarayı izleyin, eğer erkek kardeşiniz olursa saraya beyaz bir bayrak çektireceğim geri dönersiniz, kız olursa Kırmızı bayrak çektiririm, o zamanda bir süre şehirden uzaklaşın, demiş
12 Prens annesiyle vedalaştıktan sonra gizlice saraydan ayrılarak annelerinin dediği gibi kulübeye giderek oraya yerleşmişler.
Kısa bir sürede orada yaşamaya alışmışlar bile sırasıyla her gün kardeşlerden biri büyük ağaca çıkıp sarayı gözetlerlermiş
Aradan 5 ay gibi bir süre geçmemişti ki kardeşlerden biri üzgün bir şekilde kuleye kırmızı bir bayrağın çekildiğini söylemiş.
Bu bayrak, 12 Prensin Küçük Bir Prenses kardeşlerinin dünyaya geldiğini müjdeliyordu, en büyük kardeş:
– Buradan ayrılma zamanımı geldi toparlanın, hemen yola çıkacağız aksi halde bizi zindana atarlar, bu günden sonra hiçbir kızla konuşmayacağınıza dair bana söz verin, demiş.
Kardeşlerin hepsi söz verdikten sonra apar topar kulübeden ayrılarak ormanın derinliklerinde bir yer bularak oraya yerleşmeye karar vermişler.
Orada birkaç günde kendilerine güzel bir kulübe yaparak orada yaşamaya başlamışlar, 12 Prens için hayat yeniden başlıyormuş.
Kardeşlerin en büyüğü kardeşler arasında bir iş bölümü yaptıktan sonra geçimlerini sağlayacak işleri yapmaya hemen koyulmuşlar.
Herkes kendilerine düşeni itiraz etmeden yerine getiriyor birbirleri çok seviyor koruyup kolluyorlardı
Günler ayları, aylar yılları kovalamış Gençler kendi başlarına yaşamaya alışmışlardı.
Küçük Prenses günden güne büyüyüp, çok güzel bir prenses olmuştu, iyi yürekli prenses gerçekten de annesine çok benziyormuş.
Günlerden bir gün iyi yürekli prenses, annesine,
– Benim güzel anneciğim, niçin benim ağabeyim yok, şu koskoca sarayda yalnız kalmaktan bıktım, bir ağabeyim olsaydı onlarla güler ve eğlenirdim kendimi çok yalnız hissediyorum, demiş.
Bu sözler üzerine Kraliçe, bir an bile aklından çıkaramadığı 12 prensi düşünmüş.
– Bir ah çekerek kim bilir şimdi nerededirler, demiş.
Yıllardır görmediği oğullarına hasret kaldığından hüngür hüngür ağlamaya başlamış.
İyi yürekli Prenses de şaşkın bir şekilde annesine garip garip bakıyormuş, annesine yaklaşan ve onun ellerini tutan Küçük Prenses,
– Güzel anneciğim, ne oldu? Benim bilmediğim bir şeyler mi var bana anlatır mısın? Lütfen, diyerek ısrarcı olmuş.
Israrlara dayanamayan kraliçe yıllardır sakladığı sırrını anlatmaya başlamış.
12 ağabeyi olduğunu öğrenen Küçük prenses çok mutlu olmuş ancak onların saraydan ayrılmasına kendisi sebep olduğu içinde çok üzülmüş,
İyi Yürekli prensesi üzmek istemeyen kraliçe,
– Yavrucuğum sen üzülme! O zamanlar daha yeni doğmuştun ve hiçbir şeyden haberin yoktu, şimdilik bunlar aramızda sır kalacak diyerek tembihledikten sonra oradan ayrılmış.
Birkaç gün sonra annesinin yanına gelen Küçük Prenses bana ne olur bana müsaade et gidip ağabeylerimi bulup, sana getireyim bu hasret artık bitsin, demiş.
Annesinin de yardımıyla ağabeylerini aramaya çıkan prenses, Ormanın derinliklerine doğru saatlerce yol almış ve en sonunda bir kulübe ile karşılaşmış.
Kendisini prenses olarak tanıtırsa eğer bu akşam misafir edeceklerini düşündüğünden atından inerek kulübenin kapısını tak, tak diye çalmış.
Kapıyı açan en küçük prens merak içerisinde prensese sormuş
– Buyurun, burada ne arıyorsunuz bir isteğiniz mi var? Demiş.
Küçük Prenses
– Bu akşam beni misafir edebilir misiniz? Yıllar önce saraydan ayrılmış olan on iki tane yiğit ağabeyim varmış onları arıyorum havada karardı, eğer müsaadeniz olursa bu akşam burada kalabilir miyim, demiş.
Bu sözler üzerine şaşıran ağabeyi karşısındakinin kendi kız kardeşleri olduğunu anlamış çünkü annelerine de çok benziyordu.
Küçük prens gülümseyerek tabi ki içeri buyurun demiş.
Küçük prense korkar adımlarla içeri girmiş, ağabeyi olup, biteni prensese anlatmış ancak bir sıkıntılarının olduğunu anlatmış.
– Bizler yıllar önce hiçbir kızla konuşmayacağımıza dair yemin içmiştik, sen şimdi şu fıçının arkasında gizlen güzel kardeşim, ben sana çık deyince çıkarsın.
Hava iyice kararınca tüm kardeşler eve dönmüşlerdi güzelce karınlarını doyurduktan sonra küçük kardeşleri
– Ben size bir şey söyleyeceğim ama önce bana bir söz vereceksiniz.
Ağabeyleri
-Ne sözü diye sormuşlar.
Küçük Prens
– Yıllar önce vermiş olduğumuz hiçbir kızla konuşmama yeminini bozmamız gerekiyor, demiş.
Ağabeylerinin merakı bir hayli artmış, küçük kardeşleri Küçük Prensese seslenerek,
– Kardeşim ortaya çık demiş
Küçük Prenses ortaya çıkarak olan biteni anlatmış, onlara sarılarak saatlerce hasret gidermişler.
O günden sonra Ağabeyleri ile beraber yaşamaya karar veren prenses ev işlerinde ağabeylerine yardım etmeye başlamıştı.
Prensler ve Güzel Prenses için artık her şey çok daha güzeldi, akşam olunca eve dönen ağabeyleri mis gibi kokular alıyorlardı, hallerinden memnunlarmış.
Günlerden bir gün prenses, kulübeyi süslemek için çiçek toplamaya çıkmış az ilerde on iki tane zambak görmüş, kendi kendine ne kadar güzeller, on iki tane zambağı kopardığı anda birden kulübe yok olmuş.
O an gökyüzünde on iki tane karga belirerek garip sesler çıkarmışlar, prenses korkmaya başlamıştı, arkasını dönünce yaşlı bir kadın görmüş, Prensese,
-Ah benim güzel yavrum sen niye onları kopardın onlar sihirliydi, kardeşlerinin kargaya dönüşmelerine sebep oldu.
Üzüntülü ve çaresiz olan Küçük Prensesin rengi değişmişti, kendini biraz toparlayan prenses ağlamaya başlamıştı.
– Ah, bilmiyordum ben neler ettim ben? Onları nasıl kurtarabilirim ne olur bana yardım edin.
Prensesin bu haline acıyan yaşlı kadın
– Evladım, onları kurtarmanın bir tek yolu var yapabilir misin?
Prenses
-Yeter ki ne yapacağımı söyleyin, ne olursa olsun yapacağım.
Yaşlı kadın
– Öyleyse yedi yıl boyunca hiç konuşmayacaksın, gülmeyeceksin eğer olurda bu süre içerisinde konuşur veya gülersen kardeşlerini bir daha asla göremezsin, dermiş.
Bunun üzerine prenses,
– Her ne olursa olsun yedi yıl boyunca hiç konuşmayacağım! Ağabeylerimi kurtaracağım, demiş
Kimsenin olmadığı bir yere yerleşerek kendisine küçük bir kulübe yapmış yalnız yaşamaya başlamış.
Prenses aradan yıllar geçmesine rağmen hiçbir insan ile karşılaşmamıştı.
Günlerden bir gün başka bir ülkeden adamlarıyla beraber ormanda avlanan yakışıklı bir prens ağacın üzerindeki, dünyalar güzeli prensesi görünce ona aşık olmuş.
Küçük Prensesle konuşmaya çalışmış lakin prenses onunla ne konuşuyor nede ona gülüyormuş.
Tepki vermediğini gören prens, güzel prensese kendi ülkesinden bahsetmiş, o anda prensesin sağır olmadığını anlamıştı.
Bir süre sonra prensese evlenme teklifi etmiş.
Prenses ise yalnızca ona başıyla bu teklifi kabul ettiğini söylemişti, prensesi de yanına alarak saraya ülkesine götüren Yakışıklı Prens, kırk gün kırk gece süren dillere destan bir düğün yapmışlar.
Aradan çok fazla bir süre geçmemişti ki, ormanda yakışıklı prens ile gezerken yaşlı kadınla karşılaşmışlar.
Yaşlı kadın,
– Evladım süren doldu, kardeşlerin ve kulübe eski haline geldi, demiş.
Sevinçten gözyaşları dökerek ağlayan prenses ilk defa mutlu prens ile konuşuyordu, olup biteni ona anlatan prenses eşiyle kulübeye giderek ağabeylerini bulmuşlar.
Onlarla hasret giderdikten hemen sonra hep beraber anne babalarının yanına giderek mutlu bir hayat yaşamışlar.
Anneleriyle biraz hasret giderdikten sonra ülkelerine dönerek mutlu bir hayat yaşamışlar onlarından birbirinden güzel 12 kızları olmuş.