Çok uzun zaman önce üzgün yaşlı bir kral varmış. Uzun süredir amansız bir hastalıkla uğraşıyormuş. Krallığında veya diğer ülkelerdeki en iyi doktorlar bile bu hastalığa bir çare bulamamış. Hastalık kralı zayıflatmış ve ona o kadar acı vermiş ki, kızını hastalığından onu iyileştirebilecek kişiyle evlendireceğini ilan edecek kadar ileriye gitmiş.
Bir gün kraliyet sarayına bir yılan gelmiş ve krala saygılarını sunmuş. Kral yılanı huzuruna kabul ederek şaşkınlıkla ‘‘Ne istiyorsun’’ demiş.
Yılan: ‘‘Uzun zamandır tedavisi olmayan bir hastalığınız olduğunu duydum. Vücudumda tedavi edici özelliği olan bir safra var. Öyle ki kimse benim zehirim yüzünden ölmez aksine iyileşir. Zehrimin faydalı güçlerini deneyip görmenizi tavsiye ederim’’ demiş.
Kral ve saray mensupları ilk başta tereddüt etmişler. Ancak insan sesiyle konuşan yılanın kendisi mucizevi bir şeymiş. Biraz düşündükten sonra yılanın kralı ısırmasına izin vermişler. Yılan kralı ısırmış ve Kral bayılmış. Herkese bağırmaya başlamış ve yılan sakin olun, yakında iyileşecek diyerek herkesi sakinleştirmiş.
Kral bir süre sonra gerçekten de iyileşmiş. Çok geçmeden büyük Kral ayağa kalkmış. Hastalığı geçmiş ve iyiliği için yılana defalarca kez teşekkür etmiş. Söz verdiği gibi yılanı en küçük kızı Mona ile evlendirmiş.
Mona, bir yılanla evlendirildiğini öğrendiğinde çok üzülmüş. Ancak evlendikten sonraki gece, yatağında yakışıklı bir prensin oturduğunu görünce çok sevinmiş. Yılan sıradan bir yılan değilmiş. O aslında bir büyüyle bu forma dönüşmüş bir prens olan Valo’ymuş. Ancak insan formuna geceleri kavuşmasına izin verilirmiş.
Yılan hayatı ve kraliyet ailesindeki monoton günler Valo’yu sıkmaya başlamış. Evlendikten birkaç gün sonra, Mona’dan şehirde yürüyüşe çıkmasına izin vermesini istemiş. Mona isteğini yerine getirmiş ve gece maceralarına birden fazla kez gizlice devam etmiş.
Kralın diğer kızları, Mona’nın odasındaki yabancıyı öğrenmişler ve bir gece, prens her zamanki gibi uzaktayken, Mona’ya, kraliyet ailesinde ancak geceleri görülebilen adamın sırrını sormuşlar. Mona, Valo’nun geceleri bir prense dönüşen bir yılan olduğunu kız kardeşlerine anlatmış. Şaşkına dön kız kardeşleri, bir yandan da çok sevinmişler. Kardeşlerinin bir yılanla değil de aslında yakışıklı bir prensle beraber olduğuna mutlu olmuşlar.
Valo her gece olduğu gibi gitmiş ama o gece geri dönmemiş. O günden sonra hiçbir yerde izine rastlanmamış. Kralın adamları her yerde yılanı ararken, Mona ise her yerde prensini aramış. Kuşlara sormuş, ağaçlara sormuş. Arılara sormuş, karıncalara, çiçeklere ve bulutlara sormuş. Ama kimse ona Valo’dan söz etmemiş. Yorgun düşen Mona bir ağacın altında uykuya dalmış. Rüyasında kocasını yakındaki bir evde hasta yatarken görmüş. Uyanır uyanmaz ağaca tırmanıp yapraklarını toplamış ve rüyasında gördüğü evi aramaya başlamış.
Evi bulmuş ve kapıdan içeri girmek istemiş. Ancak evin kapısına yaklaştığında önünde siyah bir kadının durduğunu görmüş. Valo hakkında soru sorulduğunda kadın: ‘‘Evet, o burada. Ama çok hasta’’ diye yanıtlamış.
Mona çok sevinerek ‘‘Lütfen onu görmeme izin verin. Onu hastalığından iyileştirebilecek bu sihirli yapraklara sahibim’’ diye bağırmış Mona.
Kadın: ‘‘Emirlerimi yerine getirirsen onu kurtarabilirsin, benim hizmetkarım olarak yaşayacaksın, kocanla yaşamana izin verilmeyecek. Ama istediğin zaman ona hizmet edebilirsin. Seni tanımayacak, çünkü sana büyü yapacağım ve seni çirkin yapacağım’’ demiş kadın. Mona üzülerek ‘‘Neden böyle bir şey yapıyorsun’’ diye sormuş.
Kadın ise: ‘‘Prensi seviyorum ve onun benim kocam olmasını istiyorum. Ben bir büyücüyüm ve onun büyüsünü bozdum. Bu onun sonsuza kadar insan olarak yaşamasını sağlıyor. Geçmişini de unutturdum ama son hastalığını iyileştirmenin bir yolunu bulamadım. Eğer bana itaat etmeye hazırsan, onu kurtaracağım’’ demiş. Mona çaresiz bir şekilde ‘‘Nasıl istiyorsun öyle olsun’’ demiş.
Kadın Mona’yı çirkin bir kıza çevirmiş. Aynı zamanda ona büyülü bir yüzük vermiş, onu ne zaman takarsan eski güzelliğine kavuşacaksın demiş.
Kadın, Mona’nın elindeki yaprakları prenses götürüp yedirmiş. Prens kısa sürede sağlığına kavuşmuş. Mona’yı unutmuş ve onu iyileştirmedeki muazzam yardımı için büyücüyü karısı olarak kabul etmeye hazırmış. Büyücü kadın çok sevinmiş ve çirkin bir kadına dönüşen Mona gizlice ağlamaya başlamış. Valo’ya kendinden bahsetmeden her gün hizmet etmiş.
Aşk, dış güzelliğin ötesine geçmiş ve Mona’nın içsel saflığı ve sevimliliği Valo’yu ona çekmiş. Kendisini bu çirkin kadına âşık olurken bulmuş. Bu durum Mona’ya, büyücü kadının düşmanlığını kazandırmış.
Valo, evliliğinden sadece birkaç gece önce, kaldığı görkemli evde yürüyüşe çıkıyormuş. Aniden tatlı bir müzik duymuş. Sesi takip etmiş, Mona yüzüğü takıp eski güzel haline dönüşmüş ve onu görünce çok şaşırmış. Valo, Mona’nın karısı olduğunu hatırlamaya başlamış.
Valo, olanları Mona’ya sormuş ve Mona tüm olup biteni anlatmış. Valo ardından büyücü kadının oradan uzaklaştırılması için Kral ile konuşmuş. Kral duyduklarından sonra çok sinirlenmiş ve büyücü kadının bayıltılmasına ve oradan uzaklaştırılmasına karar vermiş.
O günden sonra Valo ve Mona bir ömür boyu mutlu mesut yaşamışlar.